TEK KARE UĞRUNA FUJI DAĞINA TIRMANDIM
Tamam, canım. Ne yapayım haber ajansının parasıyla dünyayı dolaştıysam. Beleş gezi diye yan gelip yatmadık ya… Biz de karşılığında sayfa sayfa haber yaptık. Hem ben, öyle ekonomi muhabirleri gibi halkla ilişkiler şirketlerinin bedava gezilerine hiç gitmedim. Hem benim tüm dünya dediğime bakmayın, topu topu 35 ülke gördüm. Ama benimkiler, kimsenin kendi parasıyla gitmek istemediği ülkeler olduğu için, Türk basınında, benim gördüğüm ülkelerin tamamını gören bir kişi daha olmadığına eminim. Tamam, kimsenin görmediği ülkeleri gördüm ama zaten kimse gitmek istemediği için mecburen beni gönderiyorlardı. Bazen kendim de kaşındığım olmuyor değildi. İşte, Fuji Dağı’nın tepesinde güneşin doğuşunu çekmek fikri benden çıktı. Yani kendim kaşındım. Ama ben Fuji Dağı’na tırmanmanın, bu kadar zor olduğunu ne bilirim? Nasuh Mahruki Everest’e çıktı, tüm gazeteler sayfa sayfa haber yaptı. Ulan, biz de Fuji Dağı’nın tepesine çıktık ama kendi gazetemiz bile bu başarımızı haber yapmadı. “Yaşlı Japonların çıktığı bir dağa, yürüyerek ben, haydi haydi çıkarım” dedim ama daha yolun yarısına gelmeden, ne kadar büyük bir hata yaptığımı anladım. Tek kare uğruna telef oluyordum. Zor zamanların gazetecisiyiz ama dağcı da değiliz yani. Neyse, ben aklıma koymuştum bir kere, Fuji Dağı’nın tepesinde fotoğraf çekecektim. Aslında benim öyle dağ, bayır dolaşmak gibi gereksiz zevklerim yok. Araba ile dağa çıktıktan sonra, açık havada yapılacak bir-iki dakikalık yürüyüşler bana yeter. Ama ne yapalım, her şeyin bir ilki oluyor işte… Hani derler ya bazı zamanlar insanın basireti bağlanır, bir şey yapamaz diye. İşte bizim basiretin de Fuji öncesi bağlanacağı tuttu. Dağa çıkacağız ya sırt çantamı hazırladım. Üşüdükçe giyilip, terledikçe çıkartılabilecek nitelikte çeşitli giyecek malzeme… En az 2 litre su… Enerji ihtiyacı da göz önünde alınarak, bol kalorili malzemelerden hazırlanacak sandviçler… Tırmanma gece yapılacağı için fener, mum veya şamdan… Ve ilk yardım malzemesi… Benim gibi hayatında hiç dağa çıkmamış cahil olunca, insan sırt çantasını abartıyor. ‘’Şimdi dağ başına gidiyoruz, ya su yetmezse? “Sen, bir şişe daha al!’’, “Eee dağ başında karnımız çok acıkır, sandviçleri biraz bol tutun”, “Sıcak çay ve kahve termoslarını unutmayın.”