Pandemiyle değişen uluslararası dengeler ve krizi fırsata çevirenler
Kovid-19’un etkisi uluslararası ekonomik dengelerin yanı sıra, paralelinde uluslararası politik dengeleri de sınavdan geçirmeye devam ediyor. Mevcut müttefiklerin durumu, uluslararası organizasyonun yapıları, çalışma şekilleri, birbirlerine güvenleri, kendi çatıları altında ekonomik, politik, askeri oluşumlar ve bu oluşumların faaliyetlerinin etkileri tartışmaya açık bir konu haline geldi. Dahası bunların kendi içindeki çalışma şekilleri gözden geçirilmeye, hatta sorgulanmaya başlandı. Virüsten kaynaklı ölümler bir tarafa, safların kendilerine uzun vadede çıkar sağlamak amacıyla attığı hamleler tarihe düşülen yeni notlar olarak karşımıza çıkıyor. Bu süreçte bizi şaşırtan diyaloglara ve görüntülere de sıkça şahit olmadık değil. “Devler” adeta bir anda küçülmeye ve kendi iç hesaplaşmalarına dalmaya başladılar. İşin açıkçası paranın bir yere kadar yettiği, konvansiyonel silahların sözünün geçmediği bir süreç bu. Öngörüler ve önceden alınan tedbirlerin sonuçları da birbirleriyle yarışır hale geldi. Krizi fırsatlara çeviren ülkeler ise “rövanşta”. Malum, Çin-ABD- Rusya arasında süregelen küresel liderlik mücadelesi var. Fakat Kovid-19’da ABD’yi kendi başının çaresine bakamayan, sağlık sitemi özelleştiği için bu süreçte adeta çökmüş olan bir ülke olarak görür olduk. Oysa ABD dünya savunma harcamasını ve silah ihracatı pastasını elinde bulunduran, pek çok ülkede üssü olan bir “süper güç” temsili olarak görünüyordu kendisi. Virüs sonrası ABD’nin, yenilgisinden ve çaresizliğinden bahsetmeye başlanıldı. NATO’nun patronu olan ABD’nin bu çaresizliğinden bahsederken, bu süreçten Çin’in ve Rusya’nın oldukça faydalandığına ve tüm ülkelere yardım elini uzattığına şahit olduk. Virüsün hızlıca yayıldığı İtalya caddelerinde, yardım için gelen Rus askeri araçlarını görünce, AB ve diğer NATO ülkeleri nerede diye sormadan edemedim. Rusya, bu kriz anını son derece profesyonel bir şekilde “fırsata çevirmiş”, İtalya sokaklarına insani yardıma koşmuştu. Çin ve Küba da benzer hamlelerde bulundu. Yaşananlar gerçekten ilginç ve düşündürücü. Gerçi İtalya ve Rusya’nın yakınlaşan ilişkileri ve Putin’in İtalya sempatisi, İtalya’nın eski Başbakanı Berlusconi dönemine dayanıyor. Berlusconi’nin 2008 yılında Rusya’nın Avrupa Birliği’ne katılması önerisiyle pekişmişti aralarındaki dostluk. Aslında ilişkiler daha çok kişiseldi o dönem. Oysa şu anki İtalya Başbakanı Giusseppe Conte ile Vladimir Putin’i hiç o kadar samimi görmedik biz. Öte taraftan, sahadaki uygulamalar farklıydı. Bir NATO üyesi olan İtalya, tatbikatlarda ortak hedef olan Rusya’ya büyük bir hassasiyet ile yaklaşırdı, yaklaşıyor da. İtalya, Rusya’yı ana tehdit olarak görür ve savunma harcamalarını da buna göre düzenlerdi. AB’nin de en sadık üyelerindendi İtalya. Ta ki koranavirüs sırasında AB’den yardım talep edip, karşılık bulamayana kadar.
BENAN KETSUPLU