GAZETECİ İÇİN SAVAŞ ANILARI AĞIR YÜKTÜR

04.08.2022
ARDAN ZENTÜRK
1977 HürriyetTashih Servisi'nde başladı 1982-1993 arası yazılı basın. Tercüman, Güneş, Sabah, Günaydın gazeteleri Dışhaberler Müdürlüğü, Yazıişleri Müdürlüğü, Ankara Temsilciliği 1993'ten günümüzü ağırlıklı TV yapımcılığı ve köşe yazarlığı HBB, Star, Kanal 6, 24 TV yöneticiliği, yapımcılığı Dünya ve Star Gazetesi köşe yazarlığı

GAZETECİ İÇİN SAVAŞ ANILARI AĞIR YÜKTÜR

Bosna’da yapılan katliamın sorumlusu Miloşeviç ve ekibi kesin bir yenilginin insanlarıydılar. Bu nedenle Ratko Mladiç ve Radovan Karadziç başta olmak üzere, geniş bir ekip tıpkı Nürnberg duruşmalarındaki Naziler gibi mahkeme önünde hesap verdiler, mahkûm oldular.

Ama, Kafkasya’nın “imtiyazlı” (!) ülkesi Ermenistan için bu tür mahkemeler hayli uzak görünüyor.

Mesela, Serj Sarkisyan… 2008-2018 yılları arasında Ermenistan Cumhurbaşkanı olarak görev yaptı… 26 Şubat 1992’de Hocalı Soykırımı gerçekleştiğinde ise, görevi Karabağ Ermeni Ordusu Komutanlığı’ydı…

Soykırım Sarkisyan’ın 1991-1994 yılları arasındaki görevi sırasında yaşandı. Bu nedenle, Bosna Hersek’teki Sırp Ordusu Komutanı ve 11 Temmuz 1995 tarihinde gerçekleşen Srebrenitza Soykırımı’nın bir numaralı sorumlusu Ratko Mladiç’ten farkı yoktur.

Nitekim İngiliz gazeteci Thomas de Waal’e verdiği söyleşide, “Hocalı’dan önce Azerbaycanlılar Ermenilerin sivillere dokunmayacağını düşünüyordu. Biz bu algıyı kırdık” diyerek suçunu itiraf ediyordu.

Ratko Mladiç şu anda işlediği savaş suçları nedeniyle ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasını çekiyor, Sarkisyan ise, Ermenistan’da meşru siyasi isim olarak faaliyetlerini sürdürüyor.

Oysa Hocalı, Srebrenitza’nın habercisidir fakat küresel sistem nedense Hocalı’nın sorumlularını mahkeme önüne çıkarmamayı tercih etmiştir.

 

Bosna-Hersek gibi, Birinci Karabağ Savaşı sırasında Ağdam cephesinde görev yaptığım Azerbaycan da benim için anılarla yüklüdür.

Özellikle Şuşa ve Ağdam’ın Ermeniler’in eline düştüğü, 30 yıllık işgal döneminin başladığı günleri unutmak mümkün değil, hâliyle…

Küresel Gazeteciler Konseyi’nin ortaklığında Bakü’de düzenlenen medya buluşması çerçevesinde 30 yıl önce sokaklarında yürüdüğüm Ağdam’a gittiğimde karşılaştığım görüntü azap vericiydi…

Bir millet, başka bir milletin topraklarına o günün kendine üstünlük sağlayan şartlarında nasıl el koyup bu hâle getirebilirdi?

 

Çok güzel bir şehirdi, zengin bir kimliği vardı…

Halı dokuma fabrikaları, gıda sanayi ürünleri, uçsuz bucaksız görünen üzüm bağlarıyla karayoluyla Bakü’ye dört saat mesafede ama Bakü ile çok yakın bir ticari ilişkinin kentiydi.

Ermenistan’ın Sovyetler Birliği döneminde Moskova’da şekillenen güçlü lobisi sayesinde dönemin Kızılordu komutanlarından sağladığı güçlü silahlarla bu bölgeye nasıl saldırdığını, buna karşılık, aynı Kızılordu’nun Azerbaycan tarafını nasıl ezdiğini o yıllarda bizzat yaşadım.

Ermenistan’ın Taşnaklarına, milliyetçilerine düzenli olarak silah ve cephane everen Moskova, Azerbaycan’a bırakın silah vermeyi, 20 Ocak 1990 katliamında olduğu gibi, Azerbaycan Türk’üne silah sıkıyordu.

 

Azerbaycan Türk milletinin ulusal kimliği ve kültürü açısından son derece önemli ve tarihi birikime sahip Şuşa’ya 2021  yılı Eylül ayında gittim. Ağdam’a ise yeni vardım. Her ikisi de tarihi, kültürel ama daha önemlisi ekonomik açıdan çok önemli bu iki kentin “barbarlık” olarak adlandırılabilecek bir yaklaşımla tamamen ortadan kaldırılmış olduğunu gördüm.

Bir millet, ele geçirdiği verimli toprakları, büyük ve güzel şehirleri neden yok eder, neden bu kaynakların varlığını sürdürmez?

Şuşa veya Ağdam gibi kentlerde görünen, bu toprakları yaşamak için değil sadece yağmalamak amacıyla ele geçirdikleridir.

 

Ardan ZENTÜRK

KGK Yaygın Medya Meclis Üyesi

YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.