Beyrut mektubu: Lübnan’da bir Osmanlı şehri Trablusşam   

26.01.2021

Dr. Mohamad Sultan (KGK Beyrut Temsilcisi)

Trablusşam; Lübnan’da Osmanlı eğilimlerine sahip bir Arap şehridir. Bu şehirden birçok medeniyet, birçok fatih, birçok gezgin ve bilim adamı geçmiştir.
Akdeniz’de bulunan bu şehir, doğal kaynaklarını kontrol etmek veya bunlara erişmek için bölgesel çatışmalara tanık olmaktadır.
Akdeniz kıyıları, farklı adlar altında, hiç bitmeyen savaşlara tanıklık etmiş bir bölgedir.
Trablusşam, hedeflenen bölgenin dününden ve bugününden etkileniyor. Farklı mezheplere ve dinlere sahip insanlar uyum ve sevgi içinde yaşamalarına rağmen ülkeyi yöneten siyasi mezhepçilik yüzünden Lübnan’ın bağımsızlığından bu yana barış ve huzuru bilmeyen bu şehir, ateşle iç içe.
Akdeniz kıyısında yer alan ülkeler arasındaki denizcilik ilişkileri öncelikli olmak üzere, gelecek haritası çizmeye katkıda bulunan uluslararası anlaşmalar ve bölgesel değişikliklerle birlikte, Trablus, Akdeniz manzarası; denizcilik, ticaret ve denizyolu taşımacılığı alanlarındaki avantajından dolayı yakın gelecekte öne çıkmaktadır.
Mevcut coğrafi sınırları ile bugünkü şekline dönüşmeden önce, onu yöneten valilere göre bu şehir, geçmişte farklı bölgelere ve yerlere uzanıyordu.
M.Ö. 700 yıllarında kurulan Trablus el-Şam Fenikelilerin başkentiydi; M.Ö. 300 yıllarında, üç Fenikeli şehrin birleşmesiyle oluşmaktaydı ve “Tripolis” ismi üç şehir anlamına gelen bu Yunan kökeninden geliyordu, ancak tarihçiler isminin kökeni konusunda hemfikir değildi. Bu şehir, uygarlığının büyümesini ve gelişmesini; Jabla, Lazkiye ve Tartous gibi mevcut Suriye şehirlerine yayılmasını sağlayan Assiryan, Pers, Yunan ve Romen gibi birçok döneme tanık oldu.
İslam fetihleri yayılmaya ve Şam’a yönelmeye başladığı zaman, Müslümanlar kıyı şehirlerini kontrol etmek zorunda kaldılar ve bu Bizanslılar’ın son kalelerinden biri olan Trablusşam’ı fethetmeden  mümkün değildi. Kazançlarını tehdit ettikleri için ve Bizanslı düşmanları savaşı yönetme konusunda daha iyi deneyime ve verimliliğe sahip filoları elinde tutarken Müslümanlar özellikle deniz savaşlarına uygun olmadıkları için burayı kontrol altına almak zorundaydılar.

Trablusşam ekonomik olarak çok önemliydi. Malların satışı ve ihracatı için önemli bir limana sahiptir.Yiyecek sağlayan bir deniz limanı olduğu için saldırması bu kadar güç olan bir kale ile şehri fethetmek ya da şehrin etrafını sarmak zordu.

Böylece Müslümanlar, etrafını sarmak ve kıyılarını kontrol ettikleri kıyı şehirlerinden izlemek için bir burç yüzü inşa etmeye karar verdiler. Birkaç ay süren kuşatmadan sonra, Müslüman ordusu nihayet şehre hükmetti. Şehir, Bizanslıları mağlup etmiş Müslüman bir filo inşa eden Muawiya bin Ebi Sefyan’ın yönetimi sırasında Emevilerin dikkatini çekti.Sonra Mısır’da kalan Fatımiler geldi. Böylece Trablusşam kolay deniz erişimi nedeniyle daha önemli hale geldi. Bilimin merkezi olmasıyla da ünlüydü.Memlükler fethedip kendi başkentleri haline getirene kadar şehir, tekrar Haçlılar tarafından ele geçirilmişti.

Halep ve Şam devletlerinin yanı sıra Trablus el-Şam’ı da devlet olarak kabul eden Osmanlılar geldi.Osmanlılarla birlikte Trablusşam, çevre ve sağlık nedenleriyle kentsel bir rönesansı tanıdı. Şehirde büyük bir gelişme ve inşaata başladılar. Şehrin kalbindeki Uzun Meydan Osmanlı binalarına tanık oldu. Kültürle de ilgilendikleri için 360 cami ve okul inşa ettiler.Daha sonra, Trablusşam, önce bir petrol rafinerisi ve daha sonra ise Halep ve Türkiye’den geçip Trablusşam’ı Lübnan kıyılarına, dağlara, Bekaa, Şam ve Avrupa’ya bağlayan bir demiryolu istasyonu inşa etmek için iyi bir yer olarak gören Fransız mandası altına yerleştirildi.Ayrıca, bahri doğası ve büyük gemileri kabul etme açısından uygunluğu nedeniyle Trablusşam limanını Lübnan’ın en önemli limanı haline getirdiler. Ancak tüm bunlar sadece projelerine ve açgözlülüklerine hizmet etme amacı taşıyordu. İnsanlar Trablusşam ile Suriye arasındaki ayrılık nedeniyle ayaklandığında ise şehri bombaladılar.Trablusşam, bağımsızlığa kadar sömürge projeleriyle karşı karşıya kaldı ancak bundan sonra 60’lı yıllarda siyasi ve finansal feodalizmden etkilendi.Lübnan iç savaşı şehri kötü bir şekilde vurdu, çok kötü bir mezhep savaşıydı; farklı siyasi partiler arasında birçok şiddetli savaş vardı. Daha sonra ise şehir ekonomik olarak ihmal edildi.Tarihsel olarak Trablusşam, seçkin coğrafi konumu ve limanı nedeniyle ticari, politik ve ekonomik olarak çok önemliydi ve bu da birçok bölge ülkesinin buraya odaklanmasını sağladı. Türkiye Büyükelçisi Hakan Çakıl geçen Eylül ayında yaptığı açıklamada, ülkelerinin Trablus ve tüm Lübnan şehirlerine bu ülkenin ekonomik gelişimine katkıda bulunmak için kalkınma hizmetleri sunacağını söyledi. Ayrıca Türkiye, daha önce tarihi tren istasyonunu eski haline döndürmeyi ve Uzun Saati, Hamidi Camisi’ni ve Mevlevi Darülacezesi’ni onarmayı önermesinden de anlaşılacağı üzere, gelenek, göreneklerinin ve aile ilişkilerinin benzerliği nedeniyle Trablus ile gerçekten ilgileniyor.

YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.