KÜRESEL BASIN REFORMU ÇAĞRISI

09.03.2023
NEŞAT GÜNDOĞDU
Aslen Oflu olan Neşat Gündoğdu 1986 yılında İstanbul’da dünyaya geldi. İlk ve orta öğrenimini İstanbul'da tamamlayan Gündoğdu, yüksek öğrenimini ise Bolu Abant İzzet Baysal Üniversitesinde Uluslararası İlişkiler Bölümünü bitirdi. Ardından Anadolu Üniversitesinde Elektrik Enerjisi, Üretim, İletim ve Dağıtımı Bölümünü tamamlayan Gündoğdu, ilerleyen dönemde Orta Doğu Teknik Üniversitesi (ODTÜ) Bilgisayar ve Öğretim Teknolojileri Eğitimi Bölümünde eğitime başladı. Polis Akademisi Güvenlik Bilimleri Enstitüsünde Uluslararası Güvenlik alanında tezli yüksek lisans yapan Gündoğdu, Kırıkkale Üniversitesi'nde İktisat Tezli Yüksek Lisansına devam ediyor. Ekonomi politik, reel politik düzen, enerji, uluslararası sistemler, güç dengeleri, dünya siyasi tarihi konularında akademik çalışmalarını sürdüren Gündoğdu, ortaöğretim döneminden itibaren iş hayatının içinde aktif bir şekilde yer alması ve birçok alanda tecrübe elde etmesi dolayısıyla toplumun birçok kesimi ile kolay empati kurabildiğine inanmakta ve bunun gazetecilik mesleğindeki başarısının temelini oluşturduğunu düşünmektedir. Gazeteci, köşe yazarlığı kimliğinin yanında televizyon program yapımcı ve sunuculuğu da yapan Gündoğdu, dijital mecralara da yakın ilgi göstererek Yeni Medya uygulamalarının yakın takipçisidir. Empati kurmanın toplumun ilerlemesinde önemli bir yeri olduğuna inandığını belirten Gündoğdu, Anadolu'nun köklerini harmanlayacak medeniyet tasavvuru idealiyle çalışmalarını sürdürmektedir. Evli ve iki çocuk babası olan Gündoğdu, İngilizce bilmektedir.

Soğuk Savaş döneminde çift kutuplu dünya düzeninin dizayn ettiği sosyal hayat, insanları da tasarımlayarak belirli bir bakış açısını benimseye itti. Bu dönemdeki bakış açısından gazeteciler de nasibini aldı. Bugüne göre daha “idealist” sürdürülen gazetecilik mesleği, ideolojik dayanaklar çerçevesinde “vatandaş öncelikli” bakışını koruyarak hikayesini 80’lerin ortalarına kadar sürdürdü. 90’lardan sonra hayat, her anlamı ile değişti. Batı Bloku kazandı. Gerçek; “İdeolojiler Savaşı” nı birinin kaybetmesi iken; algı, diğerinin değerleriyle kazandığı şeklinde oluştu. Halbuki tam olarak sınanmayan bir sistemin “kazanan” ilan edilmesi, ötekinin varlığı ile şekillenen birçok değerinin boşa düşmesine sebep oldu. Basın da bundan etkilendi. Liberal değerleri savunan basının yine liberal değerleri savunanların “kar ve menfaat” düzenini arttırarak devam ettirmek istemesi nedeniyle düşmanlaştırılması, “kazansın” sistemi tam bir kaos içine soktu. Vatandaşların haklarını koruyan “güvenlik” ağırlıklı refleks gösteren devletlerden; vatandaşların haklarını genişleten “özgürlük” ağırlıklı refleks gösteren devletlere geçişte büyük zorluklar yaşandı. Avrupa Birliği’nin yaşadığı “özgürlük artırıcı araç” olması ilkesinin başka ülkelere karşı politik üstünlük aracı olarak kullanılmasını engelleyemedi. Basın, küresel ölçekte büyük bir kriz içinde. Yüzyıllar boyunca burjuvazinin “yönetimleri” hatta “dinleri” bile değiştirdiği gerçeğini görmezden gelemeyiz. Bugünün modern dünyasında insan onuruna yaraşır hayatların varlığını arttırarak devam ettirebilmesi, ancak ve ancak “kar” kaygısı olmayan, tam işler bir basın ile sağlanabilir. Birçok teoriye göre basın; devletlerinin “dördüncü gücü” olarak tanımlanıyor ve gazetecilerin “kamusal” bir iş yaptığı söyleniyor. Modern toplumları ayakta tutan ve şeffaflığını temin eden bir kurum olarak önem atfedilen basına, kamusal ayrıcalıklar sağlanmaması günümüz gazetecilerinin önündeki en büyük sorun. Teknolojik yenilikleri, haber üretim ve dağıtım maliyetlerini düşürürken vatandaşların habere ulaşma hızını da artırıyor ve bilgi toplumuna büyük bir katkı sağlıyor. Analiz, görüş, bilgi ve birikimlerini ortaya koyan gazeteci, düşünür ve yazarların gelir kaynağının temelini oluşturan tirajların (baskı sayılarının) giderek erimesi, sistemi boşa düşüren bir gelişmeye neden oluyor. Gazeteciler, hala sistemleri denetleyen em güçlü sivil yapılanmalar. Gazeteciler, gelir kaygısı ile reklam üretme düşüncesinden uzak kalarak işlerini yapmalılar. Gazeteciler, tüm dünyada sendikalar ile medya patronları arasında savrulurken, bir yandan da dijital dünya ile rekabet ederek vatandaşlar adına devletlerin denetlenmesi görevini yapamazlar. Çelişkileri aşmak için kamusal bir hizmet sunan basının liberal değerler üzerinden bağımsız bir şekilde, ilgili ülke gerçeklerini dikkate alarak çalışması sağlanmalı

Tüm meslektaşlarıma teklifi şudur:

  • Gazetecileri kamusal güç ile buluşturacak anayasal düzenlemeler yapılmalı.
  • “Gazeteciler Meslek Odası” kurularak gazetecilik mesleğinin işlerliği sağlanmalı, mesleğin değer ve normları toplumsal dinamikler üzerinden bu kamu tüzel kişiliği vasıtasıyla şekillendirilmeli.
  • Vatandaşlar haber okumasa da gazeteciler vatandaş adına sistemi denetlemeye devam ediyor. Gazetecilerin iş güvencesinin olmaması, birçok dava, baskı ve şiddete maruz kalmalarına karşı gösterdiği fedakarlık halk tarafından desteklenmelidir. Bu nedenle gazetecilerin her alanda “bilirkişi” gibi varlık göstermeleri ve uzmanlaşmaları için bir “basın vergisi” ile kaynak oluşturulmalı ve bu kaynak meslek odası tarafından adil bir şekilde dağıtılmalıdır.
YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.