Basın Özgürlüğü ve Sınırları

04.08.2022
ÜNSAL KARABULUT
1963 yılında Bayburt Veysel Mahallesi'nde doğdu. İlkokulu, Bayburt'ta bitirdi. İstanbul'da ve Erzincan'da orta ve yüksek öğrenimini gerçekleştirdi. 1989 yılında Türkiye Gazetesi'nde başladığı meslek hayatını,daha sonra kendi kurduğu 'Bayburt Hasret Gazetesi' ile devam ettirdi. Aylık olarak yayımladığı Kültür, Sanat ve Siyaset ihtiva eden, kentine yönelik haberleri konu alan gazetesinin yanında, Bayburt'lu yazar İlhan Yardımcı'nın; 'Şen Ol Bayburt Bayburt Folklörü' adlı araştırmasını,'Bayburt Hasret Yayınları' arasında yayınladı. İhlas Haber Ajansı'nda sektörel çalışmasını sürdürdü. 1996 yılında İhlas Haber Ajansı'ndan ayrılıp Anadolu Ajansı Genel Müdürlüğü'nde gazeteciliğini sürdürdü. Almanya ve Fransa'da belli aralıklarla görev yaptı. Mesleki formasyon çalışmasını; Ankara Uğur Mumcu Vakfı'nda verilen eğitimlerle geliştirdi. Aynı yıl içerisinde Afganistan'a, Anadolu Ajansı'nı temsilen görevlendirildi. 1998'in ilk altıncı ayında yurda dönerek, Anadolu Ajansı Genel Müdürlüğünde çalışmalarını sürdürdü. 2002 yılında tekrar Başkent Kabil'de konuşlanmak üzere Afganistan'a Temsilci olarak vazifelendirdi. 2004 yılında, (16 yaşındaki kızının Ankara'da elim bir trafik kazası sonrası ölümüyle bu görevini yarıda bırakarak) yurda döndü. İstanbul'da da 5 yıl süren gazetecilik görevinin ardından 2008 Eylül ayında Genel Müdürlüğe tayin oldu. 2011 yılında 26 yıllık gazetecilik hayatını Anadolu Ajansı'ndan emekli olarak noktaladı. Sürekli Sarı Basın Kartı sahibi olup, isimleri Muhammed Oğuzhan ve Satuk Buğra Han olan iki çocuk babasıdır.

BASIN ÖZGÜRLÜĞÜ VE SINIRLARI

Basın; yasama, yürütme ve yargının yanında “Dördüncü Güç” olarak adlandırılmaktadır. Basının temel görevi, devleti denetleyen bir kamusal güç olmasıdır. Böylece devlet iktidarının kötü uygulamaları gözler önüne serilebilmektedir. Bağımsızlığını koruyan basın hem haber, düşünce ve bilgileri yorumlayarak ve değerlendirerek kamuoyunun oluşmasında etkili olacak hem de siyasal iktidarı sürekli gözetleyerek ve eleştirerek özgürlükleri koruma altına alacaktır.

Anayasa Mahkemesi’nin basın özgürlüğünün demokrasi için önemini vurguladığı değerlendirmesi dikkate değerdir. Mahkemeye göre; “Basın özgürlüğü düşüncenin iletilmesini ve dolaşımını gerçekleştirerek bireyin ve toplumun bilgilenmesini sağlar. Çoğunluğu muhalif olanlar da dâhil olmak üzere düşüncelerin her türlü araçla açıklanabilmesi, açıklanan düşünceye paydaş sağlanabilmesi, düşünceyi gerçekleştirme konusunda ilgililerin ikna edilebilmesi çoğulcu demokratik düzenin gereklerindendir.” Bu itibarla düşünceyi açıklama ve yayma özgürlüğü ile basın özgürlüğü demokrasinin işleyişi için yaşamsal önemdedir.

Basının görevini özgürce yerine getirmesi “kamu yararı” kavramının hayata geçirilmesi ile doğru orantılıdır. Bu, özgürlük önündeki her türlü engel, kamu yararının gerçekleştirilmesini de engelleyecektir.

Demokrasi, hukuk devleti demektir. Demokratik bir sistemde kamu gücünü elinde bulunduranların yetkilerini hukuki sınırlar içinde kullanmak demokrasinin olmazsa olmaz koşuludur.

Basın ve kamuoyu denetimi en az idari ve yargısal denetim kadar etkili bir rol oynamakta ve önem taşımaktadır.

Halk adına kamunun gözcülüğü görevini gören basının işlevini yerine getirebilmesi özgür olmasına bağlı olduğundan, basının özgür olması herkes için geçerli ve yaşamsal bir özgürlük olarak görülmektedir.

Tekelleşme olgusunun basın özgürlüğü önünde bir engel sayılmasının en önemli nedeni basın organlarının bir veya birkaç gücün elinde toplanmasına yönelik tehlikedir. Basın özgürlüğü bireyin mümkün olduğu kadar geniş ve çeşitli bilgilerle karşılaşabilmesini ve bilgilerin objektif olarak kendisine sunulabilmesini gerektirir.

Oysa basında tekelleşme, tek yönlü haber dolaşımı yoluyla yığınların gerçek dışı şartlanmasına yol açan çok yönlü bilgi dolaşımını engelleyen bir etkendir. Basının kitleleri etkileme gücünü bilen yöneticiler ya da yönetici adayları, tarihin her döneminde iktidara gelmek ve iktidarlarını sürdürebilmek amacıyla iletişim kanallarını denetimlerinde tutmuşlar, basını denetlemek için lisans (ön izin) ve sansür (ön denetim) gibi mekanizmalara başvurarak yandaş yaratmanın ve yandaşlarını örgütlemenin yollarını aramışlardır.

Basın her zaman siyasetçiler ile karşı karşıya gelmiştir. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) siyasetçilerin eleştirilmesine yönelik yapılan itirazlarda ortaya koyduğu birçok kararda, siyasetçiler için kabul edilebilir eleştiri sınırının diğer bireylere göre daha geniş olması gerektiğini ileri sürmüştür. Diğer taraftan, kamuoyunun dikkatini sürekli olarak çeken kişilerin özel hayatlarına yönelik her müdahalenin meşru sayılabilmesi için, saldırıya muhatap olan kişinin özel hayatının gizliliği hakkına nazaran üstün nitelikte bir kamu yararının bulunması gerekmektedir.

 

Ünsal Karabulut

KGK YAYGIN MEDYA MECLİS ÜYESİ

YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.